7.12.2013

Arıları Kışa Hazırlama ve Kışlatma

 Ağustos Ayında Yayınlanmış Olması Gereken Bir Yazı:
Arıları Kışa Hazırlama ve Kışlatma

Arılığımız Çulpara/Göynücek/ Amasya’da; karasal iklimin baskın olduğu bir bölgede. Bölgenin iklimi yazın da kışın da Ankara, Eskişehir, Yozgat, Çankırı, Çorum iklimine, Kastamonu ve Giresun’un iç bölgelerindeki iklime benzer özellikler gösteriyor. Gezgin arıcılık yapmıyoruz.

***

Kış, arılar için sorun değil.
Kış, arılar için sorun kaynağı da değil...

Bir de şu açıdan bakalım:
Yazın ömrü iki aydan kısa olan arılar, kışın dört ay, sekiz ay yaşayabiliyorlar.

Yapacaklarımız onlara biraz yardımcı olabilmek olacaktır.

***

Bal hasadını bitirir bitirmez varroa mücadelesi yapıyoruz.
Bunu, yöremizdeki ve tüm yurdumuzdaki arıcılık için olmazsa olmaz (elzem) bir ilke olarak kabul ediyorum.

Aynı yöredeki arıcıların, aynı günlerde, aynı mücadele yöntemlerini kullanmaları, mücadeleye etkinlik katacaktır.
Buna yönelik düzenlemeler yapıldığını görmeyi umarım.

***

Arı kolonisini kışa hazırlama bağlamında yapılacak ikinci iş,
genç arı yetiştirmek…

Her koloniyi, yirmi-otuz gün boyunca, 1:1 oranında şurupla,
az az ve düzenli (periyodik) olarak
beslemek gerekiyor.
Düzenli beslemeyi sağlamak amacıyla, şurup verildiği gün kek de verilebilir.

Yavru üretimi sonunda arı nüfusu ve besin stok durumu kontrol edilmeli…
Gerekirse biraz da koyu şurup (2 şeker : 1 su) verilerek besin stokları tamamlanmalı.
(Stok tamamlama amacıyla kek verilmez. Kış boyunca zaten verilmez.)

Hasattan sonraki bu uygulamalar sayesinde
kolonideki genç arı sayısı ve oranı yükselir.

Bu genç arılar yıpranmadan, kışı kolayca geçirip
kış sonunda, ilkbahar başında
koloniyi yeniden canlandıracak olan arılardır.

***

Çerçevelerin yeri bilinçsizce değiştirilmediyse,
yine bu uygulamalar sayesinde besinler
arıların kolayca ulaşabilecekleri petek gözlerinde (hücrelerinde) stoklanmış olur.

Aslında stoklar kış için değil,
daha da önemli olarak kış sonu ve ilkbahar başı için gereklidir.
Çünkü arılar kışın, 
soğuklarla mücadele etmek için de olsa,
çok fazla bal tüketmezler.
Asıl tüketim yavru üretimi başladığında, kış sonunda başlar ve
ilkbahar boyunca gittikçe artan bir tüketim olur.

Kovanda bulunması gereken bal miktarı için 10 kg kritik düzey olarak kabul edilir…
Bence miktardan çok daha önemli olan şey, balın kovandaki yeridir.
Kış stoklarında besin miktarından çok besinin kalitesi ve kovandaki yeri önem kazanır…
Arılar gerektiği zaman kolayca besinlere (özellikle bala) ulaşabilmelidir.
Aksi halde, kış salkımından ayrılıp uzak çerçevelerdeki bala ulaşamaz,
açlıktan ölebilirler.

 ***

Besin stok ayarlamasını nasıl yapmalıyız;
kovanda ne kadar bal bırakmalıyız?

Yukarıdaki uygulamaları yaptıktan sonra bu tür sorulara gerek kalmaz;
çünkü böyle sorunlar oluşamaz.

Yapılması gereken, 
kovandaki fazlalık çerçeveleri 
(iki ya da üç aşamada) 
almaktan başka bir şey değildir.

Kovandaki fazlalık çerçeveler alınınca ne olur?

Arılar kış salkımını peteklerdeki balın hemen yanıbaşında oluşturur, 
gerektiğinde kolayca ulaşabilirler;

sıkışık bir salkım oluşturmak zorunda kaldıkları için 
kendilerini ve birbirlerini,
kovanın içini değil, kendilerini ve birbirlerini
kolayca ısıtırlar;
  
böylece bal tüketimi de azalmış olur;

kış biterken kolayca kuluçka oluşturabilirler;

havalar ısınır ısınmaz kuluçka bölgesini kontrol edemeyecekleri kadar genişletme olanağı bulamayacakları için havalar aniden soğuduğunda paniğe kapılmaz, kuluçka kalitesini düşürmez, adi yavru çürüklüğüne (chilled brood) yakalanmazlar;

kovanda fazlalık çerçeve olmadığı için göreceli olarak sıcak günlerde boş çerçevelerle ilgilenmek, onları korumak, kollamak, temizlemek, onarmak zorunda kalmazlar;

ısınma, ısıtma ve angaryalar için fazla çaba harcamayacakları için diri kalırlar;

yoğun ilgi gösteremedikleri peteklerin küflenmesi ve buna bağlı sorunlar görülmez.

*** 

Yapılması gereken iki uygulama kaldı...
Birincisi, hasattan sonra kovan girişlerini yaban arıları, fare, kirpi gibi arı zararlılarının koloniyi rahatsız etmelerine karşı daraltmak, fakat 
kovan havalandırma kapasitesini yüksek tutmak.








Bunlar bizim kovanlar.
Kış boyunca hiç dokunmayız.
Kışın tamamen karlar altında kalmış kovanları görmemiz de mümkündür.
Hava sıcaklıkları -15 °C olsa da bizdeki kar metrelerce olmuyor.


***

Kovan duvarları buz tutsa bile kış salkımının merkezindeki sıcaklık 25-35 °C iken
salkım kabuğunun sıcaklığı 8 °C olur.


Kendisi üşüyen arıcı, 
‘’kışın arıcıklarım soğuktan donacak’’ 
duygusuna kapılıyor...


Arılar soğukkanlı hayvanlardan oldukları için 
soğuklardan ve hava akımlarından 
insanlar gibi etkilenmez, insanlar gibi hasta olmazlar.
Vücutlarında dolaşan sıvının, ('hemolenf'in), her zaman aynı yüksek sıcaklıkta olması ve sabit kalması gerekmez.

 ***

Kovanın havalandırma kapasitesini yüksek tutmak hem arıların gereksinim duydukları temiz havayı sağlar
hem de kovanda oluşan nemli, kirli havayı dışarı atar.


Bunun için kovanlar alttan havalandırmalı olmalı…

Kovanlarımızdaki çiçektozu kapanlarının çekmecelerini kış gelmeden alıyor,
tabanda (yaklaşık 17 * 27 = 459 cm² büyüklüğünde) bir pencere açmış oluyoruz.


Kovanların üstü, özellikle ısı yalıtımı olmak üzere her bakımdan yalıtılmalı.
Biz yapmıyoruz ama, yapılırsa koloninin her konforu sağlanmış olur.
(Kovanların altında pencere var; 
üstlerindeki yalıtım zayıf… 
Yine de ölmüyorlar.)

***

Son uygulamamız ise kış ortasında, tüm varroalar arıların üzerinde iken
oksalik asit-dihidrat ile varroa mücadelesi.

***

Özetleyecek olursak:
Yeterli varroa mücadelesi, 
yeterli ve kolay ulaşılabilir besin,
genç arı oranının yüksek olması (anaarı da genç olursa fena olmaz), 
bol ve temiz hava.

***

Kolaylıklar Dilerim.


Hiç yorum yok: