7.11.2009

Arı Kovanı Nasıl Olmalı?

Arı kovanı, arı yaşamı için sağlıklı ve konforlu;
arıcı için ucuz, kullanışlı ve uzun ömürlü olmalı.

Bu genel ilke doğrultusunda düşünürsek arının kovan içi yaşamını, üreme, üretme, ürettiklerini saklama, düşmanlarıyla mücadele biçimlerini;

alışkanlıklarını, tercihlerini ve yeteneklerini;

başa çıkmakta zorlandığı güçlükleri, örneğin mevsimlerle değişen iklimsel güçlükleri, parazitleri, bakteriler, virüsler ve diğer zararlıları;

her türlü müdahalesi sırasında arıcının verebileceği zararları;

bunlara karşı arının ve arıcının yapabileceklerini hesaba katmalıyız.



Kovan arıların doğal yaşamlarına uygun bir malzemeden üretilmeli, sağlam ve dış etkilere karşı dayanıklı ya da korumalı olmalı, güneşten, rüzgardan, yağmurdan, kardan etkilenmemeli, içine su sızdırmamalı;

bir arı ailesinin rahatca benimseyip yaşayabileceği büyüklük (hacım) ve biçimde olmalı;

yazın bol hava almalı, arıların kovan içini serinletme ve balın suyunu uçurma çalışmalarına kolaylık sağlamalı;

kışın salkımdaki arıların temiz hava solumasını sağlayacak bir havalandırması olmalı, fakat bu havalandırma hiç bir zaman arıları doğrudan hava akımı altında (cereyanda) bırakmamalı;

kovan girişleri arıların giriş çıkışları için yeterli, kovanı savunmalarına kolaylık sağlayacak kadar küçük, arılar kış salkımındayken fare gibi zararlıları heveslendirmeyecek biçimde olmalı;

kovan içinde arıların hareketlerine uygun yollar (çerçeveler arasında ve çerçevelerle kovan iç duvarları arasında uygun aralıklar) olmalı;

çerçevelere takılan temel petekler arasındaki mesafe 37mm, çerçeve üst çıta genişliği 27mm olmalı (ki arılar çerçeve üst çıtalarını, balları sırladıktan sonra da petekleri birbirine bal mumuyla yapıştırmasınlar).

arıcının her türlü kontrol ve müdahalesine elverişli olmalı;

arıcının fazla zorlanmadan tutup taşıyabileceği biçim ve ağırlıkta olmalı;

arı ailesi büyüdükçe kovan da büyümeli, büyütülebilmeli;

an azından arılığımızdaki diğer kovanlarla aynı olmalı...


Yıllardır her kış memnuniyetle kullandığımız 1,2 cm çaplı deliğiyle önden havalandırmalı kovanlarımızdan biri.


Bu durumda Standart Langstrot Kovan bana uygun; fakat, yetersiz görünüyor. "Her arıcı yeni bir kovan icat etmeye çalışmıştır" diye bir söz duymuştum. Benimki icat sayılmaz, olsa olsa geliştirme çabası diyebiliriz.
Yeni kovanların, bir de boyalıysa, kışın nem içinde kalması kaçınılmaz oluyor. Bunda kovan tabanının (standart dışına çıkılarak) girişe doğru meyilli yapılmamasının da önemli rolü olduğunu inkâr etmiyorum; fakat, nem demek küf demek, mantar demek; dolayısıyla taş hastalığı (Stonebrood), kireç hastalığı (Chalkbrood) ve benzerleri için uygun ortamların oluşumuna katkı demek.

Yukardaki çizim Sayın Murat Çakır'a aittir ve orijinali şu adrestedir: http://www.beyazkovan.com/content/view/32/34/

Bu arada arıcı olarak hepimizin bildiği; fakat, nedense içselleştirip "kendimize ait bilgi" haline getiremediğimiz bir bilgiyi tekrarlamak istiyorum: Arılar kış soğuklarında salkım oluştururlar; hem kendilerini hem de varsa larvaları soğuktan korurlar. Arıların bu yetenekleri, becerileri bitkilerin yaşayabildiği her yerde yaşayabilmelerine olanak sağlar.
Nizamettin ve Güner Kayral, 680 sayfalık (1984 dördüncü baskı) Yeni Teknik Arıcılık kitabının 356 ncı sayfasında şöyle diyor: "Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Muhsin Doğaroğlu'dan bir sohbetimizde dinlediğime göre Norveç'te -49 dereceyi bulan yıllarda dahi dip tahtası tamamen örme tel ile kaplı olan arı kovanlarında dahi sönme görülmediği ancak bal sarfiyatının diğer kovanlara nazaran %33 fazla olduğu müşahade edilmiş. Fakat bahara çıkış ve yavrulama durumunun diğer kovanların çoküstünde bir gelişim gösterdiğinin müşahede olunduğunu bu bahsi bitirirken ilave etmek isterim."

Arıcıların (sanırım yazarlarının da) kış soğuklarından gereğinden fazla korktukları yıllarda yazılmış olan aynı kitabın 336 ncı sayfasından bir alıntı daha: "...kovanın ön üst kısmında, yani uçma deliklerinin 15-20 cm üzerinde en az 13 milimetre, en çok 30 milimetre kutrunda (çapında) bir delik açılması ve bu deliğin kışın açık, yazın ise kapalı bırakılması çok faydalıdır."

Her halde standart kovanların şu üç noksanını görmemiz gerekiyor:
***havalandırma yetersizliği;
***arılar için değil ama, arıcı için polen toplama yetersizliği ;
***parazitlerle mücadelede uygulamak istediğimiz bazı yöntemler için yetersiz, giderek kullanışsız olan taban (Dip Tahtası) yapıları.

Yukardaki fotoğraf Sayın Halil Bilen'den :
http://picasaweb.google.com.tr/kardelenbilen/ArCLKMaalesefTedavisiOlmayanBirHastalKtRVeBulaCDR05#

Bu "tel dip tahtası" da Sayın Ali Şekerli'den:
http://alisekerli.blogspot.com/2009/08/varroa-mucadelesinde-formik-asit.html



Bu noksanları görürsek ve arıların yaşam biçimleriyle birlikte değerlendirebilirsek neler yapabiliriz?

Şimdilik, yani kara kış gelmeden kovan tabanlarını giriş deliğine doğru meyilli hale getirmek üzere kovan ayaklarının altına, arka taraftan yükseklik vermek için, 2-3 cm 'lik birer tahta, çıta koyabiliriz ve diğer konuları da kış boyu düşünürüz.

Fotoğraf Sayın Halil Bilen aracılığıyla Colorado/A.B.D. 'den:
http://picasaweb.google.com.tr/bretholcomb/HoneyHarvest2009#5386165108398236306

Fotoğraf: Sayın Bahri Yılmaz'dan (TKV Teknik Arıcılık Dergisi-Haziran 1993-Sayı 40)

Fotoğraf Sayın Demet Kızılırmak'tan:


Dünyanın değişik yerlerinde, değişik zamanlarda bal sırını tarakla alan üç bayanın ortak noktaları, üçünün de sır alırken tarağı aşağıdan yukarı doğru kullanmayışları. Fakat, işlerini çok da güzel yapıyorlar.(İlle de konumuzla ilgi kurmak isterseniz; tarak standart, yöntemde nüans var. Demek ki, "her arıcı, standartları ve klasik bilgileri göz ardı etmeden, kendine kolay gelen uygulamayı seçmeli" diyebiliriz. Ya da her ustanın bir üslubu, her yiğidin bir yoğurt yiyişi...)

Tüm arıcılara sağlık ve mutluluklar dilerim.





Önemli Not:   Yazıyı okuduysanız yorumları da okumanızı öneririm.
Önemsiz Not:  Şuraya da bakabilirsiniz.  http://mcsumer.blogspot.com/2013/03/bir-kovan-yaptrsam_26.html         



4 yorum:

MURAT AKIN - ARICI dedi ki...

Sayın Cahit Bey:

Yazınızı okudum.
Çerçeve üst çıtsı 27 mm demişsiiniz TS 3409 da 25 mm dir. Her arı aralara petek örmese bile ara havalanması olması için daha uygundur, bilindiği gibi oğul vermenin bir nedenide çerçeve arasındaki hava akım eksiklikleridir.
Aslında Amerikada yapılmış bir kovanın ölçülerinin parmak sistemi ölçülerinden metrik sisteme çevirilmesinden başka bir şey değil.
Örnek sizin yazdığınız ölçü 1 parmak = (25,4 mm) ondalık ölçüylemi uğraşalım deyip 25 mm olsun diğer ölçü 3/4 parmak = (19,04 mm ) oda kolaylık olsun 20 mm denilmiş.Yani çerçeve üst ağacı kesit ölçüsü 20 x 25 mm olmuş.

Sır alma resimlerindeki babayiğitlerin yoğurt yeme pozları pek uygun değil.
Birincisi resimde anlatım Petekli balın sırı alınır demek istityor yalnızca Hem tarağı ters tutmuş hemde uzunlamasına alınır gibi göstermiş.
ikinci resimde iyi petekli bal sırlı olur, biraz sonra tarakla alınacak diyor.
Üçüncüsü dar taraf boyunca alınır diyor ama tarak ters konulmuş. aslında Demet Hanım bu işi iyi yapıyor fotolarken dikkat etmemiş.

Petek göz eğimleri yukarıya doğru olduğundan en uygun sır alma tekniği dar taraf boyunca aşağıdan yukarıya doğru taraklanıp alınır.

mcsumer dedi ki...

Sayın Öğretmenim,

Bizim iki-üç yıldır kullandığımız çerçevelerin üst çıta genişlikleri hep 26 mm ve çerçeve aralarındaki hava akımını engellediğini; hele 27 mm olursa iyice engelleyeceğini hiç düşünmemiştim.

Yazıda 27 mm genişliğindeki çerçeveleri henüz kullanmadığımı belirtmemiş olmam bir hata olmuş. Yine de gözlemlerime göre, bu genişlik 26 mm'den az olursa arıların çerçeve aralarına, hattâ çerçeve boyunca ördükleri mumlar havalandırmayı zaten engelliyorlar. Bu nedenle 25 mm 'den 26 mm 'ye çıktık ve 27 mm 'ye yöneldik, yani yönelmiştik.

“Standart” haline gelmiş her hangi bir şeyi değiştirmek kolay olmuyor; bir yerini düzelteyim derken başka bir yeri bozuluyor. Demek ki, kovanlarımızın önce havalandırma özelliklerini geliştireceğiz.

Sır almanın sırrına gelince:
Eskilerin “teşbihte hata olmamalı” sözüne uymamışım; verdiğim örnekler uygun olmayınca da Demet Hanım' a takılayım derken kendim tökezlemişim. Neyse ki "her arıcı, standartları ve klasik bilgileri göz ardı etmeden, kendine kolay gelen uygulamayı seçmeli" diyerek kendimi kurtarmışım.

İlginiz ve dikkatiniz için çok çok teşekkürler.
Çalışmalarınızda başarılarınızın devamını,
tüm yaşamınızda sağlık ve mutluluklar dilerim.

Murat Çakır dedi ki...

Cahit bey,

Kaleminize sağlık (ya da klavyenize) okuması çok zevkli bir yazı olmuş.

mcsumer dedi ki...

Murat Bey,

Yorumunuz beni çok memnun etti.

Hekim değilim ama, tıptaki şu ilkeyi biliyorum: “Yapacağın ilk iş, zarar vermemektir”.
Umarım ben de önerilerimle kimseye zarar vermem.