8.08.2009

Bal Kristalize Olur

Bal tüketicisine sesleniyorum, ama; bal tüccarı değilim. Bal ticareti canlansa diye de bir derdim, beklentim yok.
Benimkisi, bildiklerimi, bildiğimi sandıklarımı dilimin döndüğünce paylaşmak.
Bir de arıcılığın yaygınlaşmasının, arıların çoğalmasının yurduma ve dünyaya yararlarını düşünüyorum.
Bal konusuna önce bal benzerlerinden başlayalım.

"Sahte Bal" diye birşey var.
Ben de ayrıntısını üç yıl kadar önce öğrendim.
Isıtılmış, kaynayan suyun içine bolca ticari glukoz, azar azar diğer şekerlerden ve gıda boyaları katılarak hazırlanıyor. Daha uyanık sahtekarlar, koku vermesi için ve "ne kadar süzülse de hala balmumu kırıntıları kalmış" dememiz için bir miktar da petekli bal katarak hazırlıyorlar.
Bu ürünün arıcıyla, arıyla, balla tek ilgisi cam kavanozlarda ve bal adıyla satılmasıdır.
Halkın, tüketicinin, hatta bal üreticisi arıcıların çoğunun böyle bir üründen haberi bile yok.

İkincisi, Şeker Şurubundan Bal
Maliyeti düşürmek ve üretim miktarını artırmak isteyen "bazı arıcıların", nerdeyse arıların aktif olduğu tüm mevsim boyunca, arılarını şurupla besleyerek, ne de olsa arılara yaptırdıkları bir gıda maddesidir. Bu üründe, arının doğadan derleyip işlediği, bal haline getirdiği nektar ve polen de bulunmaktadır.
Bu ürünün birçok ülkede üretilmesi ve etiketinin, adının doğru konulması koşuluyla tüketime sunulması, satışı serbest. (Yurdumuzdaki meyva sularında benzer bir uygulama var, değil mi?)

Tüketici için sakıncalarının ilki saf ve doğal bal satınalmak isterken sakaroz ve glukoz oranı baldan çok yüksek; vitamin, mineral, vb. oranları düşük bir ürünü bal zannederek, bal niyetine ve bal fiyatına satınalmasıdır.
Sizin paltoya gereksiniminiz varken ceket, hadi ceket demeyelim pardösü, satınalır mıydınız? Belki de ne aldığınızı, niye aldığınızı bilir, iki pardösü alır, üstüste giyer, o an için soğuktan korunurdunuz.
Böylece hem alıcı aldatılmamış olur, hem de satıcı "palto yok, pardösü verelim" derken, sahtekar durumuna düşmemiş olur.

Saf ve Doğal Bal Yani Tek Kelimeyle "Bal"

Yurdumuzda, bal tüketicisi konumunda olan okumuş yazmış kişilerin bile çoğu, güvendikleri bal üreticisi arıcıları övmek isterken, "çok dürüst arıcıdır, arılarına hiç şeker vermez, balları da hiç şekerlenmez" derler. Sanırım burda "dikkatin seçiciliği kuralı" geçerli oluyor ve insanlar, günlük hayhuy içinde ilgilenmedikleri konularda duyup gördüklerini, algılayıp anlamıyorlar.
Balın %20 'den azı su, %80 'den fazlası katı madde. Arı ancak bu kadar ustalıkla diyelim ki 20g sıvının içinde 80g katı maddeyi erimiş halde, bal kıvamına getiriyor.
Bu kıvam, bu viskozite, arının ustalığıyla oluşturulan bu akışkanlık balın üretildiği nektar cinsine, baldaki polen oranına, glukoz, fruktoz oranına, ortam sıcaklığına ve birçok başka etkene bağlı olarak, zamanla kayboluyor ve bal kristalize oluyor.
Arının becerisi de ancak bu kadar, vesselam.

Bazı ballarda kristalizasyonun başladığı, nerdeyse bal süzüldüğü gün gözlemleniyor.
Bazı ballar da, kristalizasyon sonunda öyle bir hal alıyor ki; arı, kışın ortasında yemeye kalksa, kendisi bile zor yer.

Çam balı gibi geç kristalize olan bal üreticisi olsa bile, her arıcının, "doğal balın kesinlikle kristalize olduğu" gerçeğini, bıkıp usanmadan anlatması gerekir. Süt alırken hiçbir müşterinin aklına, besiciye dönüp de "ineklere çok su içirdin mi?" diye sormak gelmez, ama arıcıdan bal almayı düşünen herkesin ilk aklına gelen şey "şeker sorgulaması" olur.



Tamam, balımızda "şeker" yok (!). Yani biz arılarımıza bal yapsın diye değil, ilaç niyetine bile, bir gram şeker vermedik. Arılarımız gitti, kırlardaki en doğal çiçeklerden, en doğal nektarları derledi, onları işledi, bal yaptı. Baldaki o güzelim tat nerden geliyor, baldaki tatlı maddeler neler?
Ben, "oz"lar, deyip konuyu kapatayım. Bir arıcı olarak, baldaki tatlı maddelere, "şeker" diyecek değilim ya.



Tüketicinin Gerçek Çekinceleri Baldaki Kalıntılar Olmalı
Arıların da parazitleri var hastalıkları var. Bazılarıyla düzenli, bazılarıyla da gerektikçe mücadele ediliyor. Arıcılarımız günden güne bilinçli davranıyor; hem arılarının sağlığı, hem de bal ve balmumunun sağlıklı olması açısından en uygun yöntemleri araştırıp bulup uyguluyorlar.
Bazen bu da yetmiyor. Kullanılan balmumundaki ilaç kalıntılarından kaçınabilmek zor.
Arıcının çerçeveye takmak için satınaldığı temel petekte, (önceki yıllardan birikmiş olan, ham ve doğal balmumunun içine, kasıtlı olarak yapay maddeler katılmadığı halde) işlenirken yıkansa, süzülse, sterilize edilse bile elimine edilemeyen, ayıklanamayan ve kabul edilebilir seviyelerin altında olsa da kimyasal kalıntılar olabiliyor.
Bu sakıncalı durumdan kaçınmak için tercihimizi süzülmüş baldan yana kullanabiliriz. Ya da çerçevenin ortasında ince bir karton gibi duran temel peteği yemeyiveririz.
Yasalar genellikle toplumun ihtiyaçları iyice belirginleşince ortaya çıkarlar. Nadiren de bilimsel veriler, toplum kendi yararına olan bu yeni durumun henüz farkına bile varmadan, yasa yapıcıya yol gösterir...
Yasalarımız kristalize olmuş, donmuş balların, suçlayıcı ve yanlış bir ifadeyle "şekerlenmiş" balların hakkını, halkımızdan önce teslim etmiştir.
Kısacası, doğal bal donar, kristalize olur, "meşhur yanlış" ifadeyle şekerlenir.

Saf ve doğal bal, pazarlama ve piyasa baskısıyla kristalize olmaktan alıkonursa ne olur?
Yapılan engellemeye göre az yada çok kalite kaybeder, giderek bal ballıktan çıkar.

Tüketici olarak aldığınız bal evde kristalize oldu ve siz henüz damak tadınızı değiştiremediniz, akışkanlığı azalmış balı zevkle yiyemiyorsunuz...
Kristalize olmuş balın tümünü değil, birkaç hafta içinde tüketeceğiniz bir miktarını bir kavanoza koyun. Bu kavanozu da, içinde su olan, bu kavanozu rahatça içine alabilecek büyüklükteki bir kazanın içine yerleştirin. Kavanozun yanları ve mümkünse tabanı kazana temas etmesin. (Kazanın içine, kavanozun altına bir nihale yada bir tabak koyabilirsiniz.)
Kazanı ısıtın. Kazandaki su ısındıkça, suyun içindeki kavanoz ve kavanozun içindeki bal da ısınacaktır. Baldaki kristalizasyon 38-40 °C 'de yavaş yavaş kaybolur. Dikkat edilecek noktalardan birincisi, balın sıcaklığını 44- 45 santigrat derecenin üzerine çıkarmamak; ikinci noktaysa, bu işlemi aynı bala tekrar tekrar uygulamamak gerektiğidir.

Zevkle, özenle, giderek gururla üretilen saf, doğal, sağlıklı ballar arıcılarımız ve tüm halkımız için sağlık ve bereket kaynağı olsun.

Hiç yorum yok: