Arı kovanı, arı yaşamı için sağlıklı ve konforlu;
arıcı için ucuz, kullanışlı ve uzun ömürlü olmalı.
Bu genel ilke doğrultusunda düşünürsek arının kovan içi yaşamını, üreme, üretme, ürettiklerini saklama, düşmanlarıyla mücadele biçimlerini;
alışkanlıklarını, tercihlerini ve yeteneklerini;
başa çıkmakta zorlandığı güçlükleri, örneğin mevsimlerle değişen iklimsel güçlükleri, parazitleri, bakteriler, virüsler ve diğer zararlıları;
her türlü müdahalesi sırasında arıcının verebileceği zararları;
bunlara karşı arının ve arıcının yapabileceklerini hesaba katmalıyız.
Kovan arıların doğal yaşamlarına uygun bir malzemeden üretilmeli, sağlam ve dış etkilere karşı dayanıklı ya da korumalı olmalı, güneşten, rüzgardan, yağmurdan, kardan etkilenmemeli, içine su sızdırmamalı;
bir arı ailesinin rahatca benimseyip yaşayabileceği büyüklük (hacım) ve biçimde olmalı;
yazın bol hava almalı, arıların kovan içini serinletme ve balın suyunu uçurma çalışmalarına kolaylık sağlamalı;
kışın salkımdaki arıların temiz hava solumasını sağlayacak bir havalandırması olmalı, fakat bu havalandırma hiç bir zaman arıları doğrudan hava akımı altında (cereyanda) bırakmamalı;
kovan girişleri arıların giriş çıkışları için yeterli, kovanı savunmalarına kolaylık sağlayacak kadar küçük, arılar kış salkımındayken fare gibi zararlıları heveslendirmeyecek biçimde olmalı;
kovan içinde arıların hareketlerine uygun yollar (çerçeveler arasında ve çerçevelerle kovan iç duvarları arasında uygun aralıklar) olmalı;
çerçevelere takılan temel petekler arasındaki mesafe 37mm, çerçeve üst çıta genişliği 27mm olmalı (ki arılar çerçeve üst çıtalarını, balları sırladıktan sonra da petekleri birbirine bal mumuyla yapıştırmasınlar).
arıcının her türlü kontrol ve müdahalesine elverişli olmalı;
arıcının fazla zorlanmadan tutup taşıyabileceği biçim ve ağırlıkta olmalı;
arı ailesi büyüdükçe kovan da büyümeli, büyütülebilmeli;
an azından arılığımızdaki diğer kovanlarla aynı olmalı...
Yıllardır her kış memnuniyetle kullandığımız 1,2 cm çaplı deliğiyle önden havalandırmalı kovanlarımızdan biri.
Bu durumda Standart Langstrot Kovan bana uygun; fakat, yetersiz görünüyor. "Her arıcı yeni bir kovan icat etmeye çalışmıştır" diye bir söz duymuştum. Benimki icat sayılmaz, olsa olsa geliştirme çabası diyebiliriz.
Yeni kovanların, bir de boyalıysa, kışın nem içinde kalması kaçınılmaz oluyor. Bunda kovan tabanının (standart dışına çıkılarak) girişe doğru meyilli yapılmamasının da önemli rolü olduğunu inkâr etmiyorum; fakat,
nem demek küf demek, mantar demek; dolayısıyla taş hastalığı (Stonebrood), kireç hastalığı (Chalkbrood) ve benzerleri için uygun ortamların oluşumuna katkı demek.
Bu arada arıcı olarak hepimizin bildiği; fakat, nedense içselleştirip "kendimize ait bilgi" haline getiremediğimiz bir bilgiyi tekrarlamak istiyorum: Arılar kış soğuklarında salkım oluştururlar; hem kendilerini hem de varsa larvaları soğuktan korurlar. Arıların bu yetenekleri, becerileri bitkilerin yaşayabildiği her yerde yaşayabilmelerine olanak sağlar.
Nizamettin ve Güner Kayral, 680 sayfalık (1984 dördüncü baskı) Yeni Teknik Arıcılık kitabının 356 ncı sayfasında şöyle diyor: "Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Muhsin Doğaroğlu'dan bir sohbetimizde dinlediğime göre Norveç'te -49 dereceyi bulan yıllarda dahi dip tahtası tamamen örme tel ile kaplı olan arı kovanlarında dahi sönme görülmediği ancak bal sarfiyatının diğer kovanlara nazaran %33 fazla olduğu müşahade edilmiş. Fakat bahara çıkış ve yavrulama durumunun diğer kovanların çoküstünde bir gelişim gösterdiğinin müşahede olunduğunu bu bahsi bitirirken ilave etmek isterim."
Arıcıların (sanırım yazarlarının da) kış soğuklarından gereğinden fazla korktukları yıllarda yazılmış olan aynı kitabın 336 ncı sayfasından bir alıntı daha: "...kovanın ön üst kısmında, yani uçma deliklerinin 15-20 cm üzerinde en az 13 milimetre, en çok 30 milimetre kutrunda (çapında) bir delik açılması ve bu deliğin kışın açık, yazın ise kapalı bırakılması çok faydalıdır."
Her halde standart kovanların şu üç noksanını görmemiz gerekiyor:
***havalandırma yetersizliği;
***arılar için değil ama, arıcı için polen toplama yetersizliği ;
***parazitlerle mücadelede uygulamak istediğimiz bazı yöntemler için yetersiz, giderek kullanışsız olan taban (Dip Tahtası) yapıları.
Yukardaki fotoğraf Sayın Halil Bilen'den :
http://picasaweb.google.com.tr/kardelenbilen/ArCLKMaalesefTedavisiOlmayanBirHastalKtRVeBulaCDR05#
Bu "tel dip tahtası" da Sayın Ali Şekerli'den:
http://alisekerli.blogspot.com/2009/08/varroa-mucadelesinde-formik-asit.html
Bu noksanları görürsek ve arıların yaşam biçimleriyle birlikte değerlendirebilirsek neler yapabiliriz?
Şimdilik, yani kara kış gelmeden kovan tabanlarını giriş deliğine doğru meyilli hale getirmek üzere kovan ayaklarının altına, arka taraftan yükseklik vermek için, 2-3 cm 'lik birer tahta, çıta koyabiliriz ve diğer konuları da kış boyu düşünürüz.
Fotoğraf Sayın Halil Bilen aracılığıyla Colorado/A.B.D. 'den:
http://picasaweb.google.com.tr/bretholcomb/HoneyHarvest2009#5386165108398236306
Fotoğraf: Sayın Bahri Yılmaz'dan (TKV Teknik Arıcılık Dergisi-Haziran 1993-Sayı 40)
Fotoğraf Sayın Demet Kızılırmak'tan:
Dünyanın değişik yerlerinde, değişik zamanlarda bal sırını tarakla alan üç bayanın ortak noktaları, üçünün de sır alırken tarağı aşağıdan yukarı doğru kullanmayışları. Fakat, işlerini çok da güzel yapıyorlar.(İlle de konumuzla ilgi kurmak isterseniz; tarak standart, yöntemde nüans var. Demek ki, "her arıcı, standartları ve klasik bilgileri göz ardı etmeden, kendine kolay gelen uygulamayı seçmeli" diyebiliriz. Ya da her ustanın bir üslubu, her yiğidin bir yoğurt yiyişi...)
Tüm arıcılara sağlık ve mutluluklar dilerim.
Önemli Not: Yazıyı okuduysanız yorumları da okumanızı
öneririm.
Önemsiz Not: Şuraya da bakabilirsiniz. http://mcsumer.blogspot.com/2013/03/bir-kovan-yaptrsam_26.html