16.06.2011

Bir Gözlem

Balkonda bir kovan arım vardı; kışa beş çerçevede girdi, dört çerçevede çıktı.
Bilindiği gibi bu yıl bahar geç geldi; üstelik de balkon tam kuzeye bakıyor. Balkondaki arı insanın tezcanlılık duygularını kabartıyor: İlk teşvik şurubunu Mart başında, havalar daha ısınmadan vermişim, 200ml şurubu alamadı dört çerçevelik arı.

Daha sonraki günler, iki günde bir olmak üzere, sürekli 1:1 oranında şurup verdim. Şuruba her defasında, hafifçe ıslattığım şekerle birlikte iyice ezerek, azıcık da polen kattım.
70-80 günde 12kg şeker, 100g polen verdim diyebilirim.

Koloni hızla gelişti; geliştikçe az ya da çok kabartılmış petekli çerçeve verdim.

Koloni artık iyice gelişmiş, 16 çerçeveyi kapsayacak düzeye gelmişti ki 22 Mayıs günü böldüm: Analı kısımda 7, anasız kısımdaysa 9 çerçeve arı bıraktım...
Anasız kısımda anamemeleri oluştu, gelişti…

**** Bu Dört Kovan Boş Değil, Anaları Bile Var.

Analı kısmı, “burada uğraşamam artık”, diyerek arılığa götürdüm.

Anasız kısmıysa Haziran başında dörde böldüm…
Dokuz çerçevedeki arı dörde bölününce 3, 3, 4 ve 4 çerçevelik dört kovan olabiliyormuş.

“Analar ikiz kardeş(!) olarak aynı gün çıkacaklar (doğacaklar), aynı günlerde döllenme uçuşuna çıkıp aynı günlerde yumurtlamaya başlayacaklar” diye 5 Haziran- 13 Haziran arasında kendimi engelledim, arıları rahatsız etmedim (eh işte olabildiğince).

13 Haziran günü en zayıf koloni adayından başladım kontrole: Kovanda dört çerçeve, üçünde arı var. Önce anayı gördüm. Döllenmiş gibi görünüyordu, küçük bir kavanoza aldım. Sonra yumurtaları gördüm ve ana arının sırtına, arı işaretleme kalemiyle küçük, beyaz bir nokta kondurdum. Boya iyice kuruyup kokusu da tamamen kaybolunca çerçevelerden birinin üzerine bırakıverdim.

Geçtim ikinci kovana…
Anayı göremedim, yumurta da yok.

Üçüncü kovandaki ana döllenmemiş, belli.

Dördüncü kovandaki ana, o da döllenmemiş. Yapacak bişey yok.
Kovanda unuttuğum besleme kabını aldım, kovanı kapattım.

Besleme kabı, çanta şurupluk biçiminde, içinde üç-beş arı. Kovan kapağının üstüne (çıtalar kirlenmesin diye kovan önüne değil, kapağın üstüne) silkeledim.
O da ne? Bir ana arı! Biraz önce gördüğüm olamaz!

Kanadından tutup kovan girişine bıraktım. Nöbetçi işçiler almadılar, içeri girmesini engellediler, üstelik biri kovaladı bile.

Garibim ana arı uçtu, geri geldi, yine giremedi içeri.
Yine uçtu, diğer kovanlara yöneldi; onlara da giremedi ki tekrar geldi. Bu kez ben yakalamak isterken kaçtı öbür kovanlara doğru. İlk baktığım kovana giremeyince yanındaki, anasını göremediğim, kovana yöneldi ve sanki kendi kovanıymış gibi girdi. Giriş o giriş.

Balkondaki eski petekli, melisa esanslı iki kovanda hiçbir hareket yok henüz. :)